Osmanlı Devleti'nin kurucularından Orhan Gazi’nin Miladi 1323 yılında Akçakoca’ya gelişi sırasında konaklayarak inşa ettirdiği ve kendi adını taşıyan Orhan Gazi Camii, geçirdiği restorasyonun ardından yeniden ibadete açıldı. Osmanlı mimarisinin en özgün örneklerinden biri olan yapı, çandı tekniğiyle hiçbir çivi kullanılmadan yapılan ender eserler arasında yer alıyor.
Sultan Orhan Camii Şerifi adıyla tarihi kayıtlarda geçen cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında aslına uygun şekilde restore edildi. 702 yıl önce inşa edilen yapı, ahşap mimarinin ustalığını günümüze taşıyor.
Çivisiz Mimari, Asırlara Meydan Okuyor
Tamamen ahşap malzeme ile yapılan camide, tomrukların veya kerestelerin içlerine açılan derin çentiklerle oluşturulan dörtgen kasnaklar bir araya getirilerek inşa süreci tamamlandı. "Çandı tekniği" adı verilen bu yöntem sayesinde, yapıda hiçbir çivi kullanılmadı. Yapının temelinde iri taşlar kullanılarak sağlamlaştırılan bu sistem, binayı hem depreme dayanıklı hale getiriyor hem de ahşabın doğal ömrünü uzatıyor.
Bu teknik sayesinde yüzyıllara direnebilen cami, Osmanlı döneminden bugüne ulaşan nadide yapılardan biri olarak öne çıkıyor. Caminin bulunduğu alanda yer alan sarıklı mezar taşları ise, dönemin önemli şahsiyetlerine ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
Kültürel Mirasın Yaşayan Tanığı
Hem dini hem de tarihi bir değeri barındıran Orhan Gazi Camii, Akçakoca’da kültürel mirasın simgelerinden biri olarak yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Osmanlı'nın ilk dönem yapılarından biri olması sebebiyle, tarihçiler ve mimarlar tarafından da önemli bir örnek olarak değerlendiriliyor.
Yapının bugün hâlâ ibadet ve ziyaret amaçlı kullanılabiliyor olması, geleneksel Osmanlı ahşap mimarisinin ne denli sağlam ve ileri olduğunu da gözler önüne seriyor.
YORUMLAR