Uzun zamandır birlikte olduğumuz siz değerli okuyucularımla baş başa bir sohbet yapmanın zamanı gelmiş olduğu katiyle bu yazımı kaleme alıyorum. Genellikle günlük olaylar üzerine yazılar yazmaktan kaçınıyorum. Çünkü günlük olaylar unutulup yok olunca, (yani aktüalitesi kaybolunca) yazınız da unutulup gitmektedir.
Her olay, bir projenin ve uzun bir çalışmanın neticesinde ortaya gelir. Bize intikal eden bir olayın meydana gelebilmesi için beklide aylar, yıllar ve hatta yüz yıllar öncesinden hazırlanmış bir takım planların tezahürü olabilirler. Dolayısıyla karşımıza çıkan olayı siz ele alınca arkasında bize gizli olan ve yıllarca sürebilen ön hazırlık çalışmaları, gayesi ve hedefi gözlerden kaçabilmektedir.
YAZILAR KALICI OLMALI
Hâlbuki fikirler ve sistemler dünya kurulduğundan beri her zaman var olmuş, kıyamete kadar da var olacaklarından onları kaleme almak, hem bütün olayların açıklanmasını ve hem de yazılara kalıcılık sağlamaktadır. Böylece yazılarınız ne zaman okunursa okunsun yeniliğini, tazeliğini muhafaza etmekte bayatlayıp kaybolup gitmemektedir.
Gördüğünüz gibi yazılarımı mahalli (yerel) gazetelerde neşrettiriyor, seçim dönemi öncesi Milli Gazete hariç İstanbul gazetelerine pek göndermiyorum. Bununla mahalli gazetelere ve okuyucularına başkent Ankara’nın siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal vb. yapısı hakkında bilgiler vererek onların, olayları sağlık bir şekilde değerlendirmelerine katkıda bulunmak istiyorum. İkincisi de mahalli gazetelerin ayrı bir okuyucu kitlesine sahip olmaları sebebiyle onlara ulaşmayı arzu ediyorum. Devamlı olarak yazı yazmaya başladığım ilk gazete (10.10.2005 ten itibaren) bir bölge gazetesi şeklinde olan ve Konya’da en çok okunan “Merhaba gazetesi” oldu. Önceleri haftada bir olarak çıkan yazılarım daha sonraların seçimlerin de araya girmesiyle haftada iki hatta üç makaleye çıktı.
Yazıların bir mahalli gazetede çıkması, başka bir mahalli gazetede çıkmasına mani değildir. Emek verilmiş ve yazılmış bir yazıdan niçin başka yerlerde oturan kardeşlerim istifade etmesinler, düşüncesiyle ulaşabildiğim bölge, il ve ilçe gazetelerine de yazı göndermeye başladım. Bakın bu gazeteler nerelerde yayınlanıyorlar?
SİZE NASIL ULAŞIYORUM
Yazılarımın neşredildiği gazetelerin illerini alfabetik sıra ile yazarsak; Afyon Afyonkarahir gazetesi; Ankara’da İlke gazetesi, Sincan Yeni Güç, Beypazarı Adalet ve Nallıhan Gürle gazetesi; Amasya Amasya gazetesi; Antalya Hilal ve Finike Bizim Ses gazeteleri; Aydın Nazilli Nazar Gazetesi; Balıkesir Yeni Balıkesir gazetesi; Bolu Gerçek ve Gerede Hayat gazetesi; Bursa İnegöl Genç gazetesi; Çankırı Bizim Çankırı gazetesi; Düzce Objektif gazetesi; Giresun Gündem gazetesi; Hatay Yorum gazetesi; İçel Gülnar Güray gazetesi; Kahramanmaraş Kahraman Kent gazetesi; Kırıkkale Ayrıntı gazetesi; Kilis Kent gazetesi; Kocaeli Gebze Yeni Gebze gazetesi; Konya Merhaba ve Ilgın Yeni Ekspres gazetesi; Kütahya Yeni Kütahya gazetesi; Muğla’da da dağıtımı yapılan Muğla Marmaris Gündem gazetesi; Niğde Haber gazetesi; Sakarya Yeni Sakarya gazetesi; Samsun Halk gazetesi; Sivas Gazete Sivas; Şanlıurfa Bizim gazete; Trabzon’da önce Güne bakış daha sonra İlk Haber gazetesi; Yozgat Çekerek’te önce Çekerek’in sesi ve daha sonra Hür Haber gazetesi olmak üzere 35 ayrı gazeteyi bulmaktadır. Bunlardan 5-6 sı yazılarımı bir müddet yayınladılar ama bilemediğim bir sebepten dolayı yayınlamaktan vazgeçtiler, 30 kadarı halen yayınlamakta devam etmektedirler.
Ayrıca bazı önemli yazılarımı, basıp-basmadıklarına bakmadan 150 kadar yerel gazeteye göndermekteyim.
Bu gazetelere ilaveten yazılarımı GAP sitesinden takip edebilirsiniz.
İspanya fatihi “Endülüs Emevi devletinin” kurucusu ve İslam komutanı Tarık bin Ziyad’ın (r.a); “Yarabbi. Dinini bütün dünyaya yaymak istiyorum. Ama karşıma bu umman (deniz) çıktı” buyurması gibi bir inançla çalışmalarımı, ulaşabildiğim mahalli gazetelere göndermeye başladım. Çünkü “söyleme mecbur olduğum hakikatleri sizlere duyurmalıydım. Bunu gereği kadar yapamazsam sorumlu olacağımı biliyordum”
OKURLARIMDAN BEKLEDİĞİM
“Acaba yazılarım okunuyor mu? Hatalı kusurlu yerler var mıdır? Hangi yazım beğenilmiş, hangi yazım beğenilmemiştir, neden? Yazılarım okuyucularımda bir tesir meydana getirebilmiş midir?” gibi sorular kafamı meşgul etmektedir. Öyle ya eğer yazılarım takip ediliyor ve okunuyorsa yazmaya devam etmeli, yok okunmuyorsa, kendimi ve imkânlarımı zorlayarak yazı yazılmamalıyım, diye düşünüyorum. Bu arada size ulaşan gazeteniz de yazıları basmak, sizlere ulaştırmak gibi zahmetlere girmesinler. Sonra yazımın çıktığı gazeten bir tanesini bana postalamak gibi çok zor(!) işi yapmasınlar. Değil mi?
Her zaman okuyucularımın telefon, mektup, e-posta ile bana veya gazeteye ulaşmasını beklemişimdir. Sizin bu davranışınız bizim sizlerle bütünleşmemizi sağlayacak, yazarların ve gazete çalışanlarının şevkini artıracak, hatalı kısımların tashihine (düzeltilmesine) ve daha verimli yazıların yazılmasına sebep olacaktır. Ama maalesef iki seneyi bulan mahalli gazetelere yazı yazma döneminde; Antalya’dan bir genç kızımızın “Kızlar, flört sizi yakar”, Antalya Emniyet müdürünün “Bu canavarları kim yetiştiriyor” başlıklı yazılarımla ilgili ve Konyalı bir okurumun genel manada e-postasını aldım. Nerede binlerce okurumun bize güç ve gayret verecek sesi ve soluğu diye hayıflandım durdum.
Sizden canlı ve dinamik bir toplum olmanızı (Batıda olduğu gibi) bekliyor ve yazar-okuyucu iletişimini kurmanızı istiyorum. Yeni yazılarımla sizinle birlikte olmamı istiyorsanız; “yazımı okuduğunuz gazeteyi ziyaret ederek, mektup göndererek, telefonla arayarak veya [email protected] a e-posta göndererek, benim ilgili kanatlarınızı bildirmeniz” Gazete yöneticisi de beni arayarak sizin hislerinizi, dilek ve temennilerinizi bana ulaştırır kanaatindeyim.
Yoksa uzun zaman sizlerin huzurunu meşgul etmiş, sizlerin kıymetli zamanlarını almış olmamdan dolayı bana hakkınızı helal etmenizi ve dualarınızdan unutmamanızı diliyor, Allah (c.c) dan hepimize iki cihanda saadetler vermesini niyaz ediyorum.
YORUMLAR