Reklam
Reklam
YAŞAMA ÜMİDİMİZ NEREDE
Nevzat LALELİ

Nevzat LALELİ

YAŞAMA ÜMİDİMİZ NEREDE

08 Ağustos 2025 - 12:07

Bir insanı “gelecek umudu” yaşatır. Bunu ifade eden birçok atasözlerimizin biri de bu; “Ümitsiz yürek, petrolsüz lambaya benzer” sözüdür. Nasıl gaz yağı olmayan lamba yanmazsa ümidini yitirmiş insan veya ümidini yitirmiş toplumda yaşayamaz. Bu durumda olan bir insan hele iman nimetinden yoksunsa yapacağı tek şey intihar etmek olacaktır.

Ümitsizliğe düşmüş, geleceğinden ümidini kesmiş bir toplum da anarşi ve terörün içersinde kıvranmakta olan bir topluluktur. O toplumda öldürmeler ve cinayetler artmıştır. İntiharlar artmıştır. Hırsızlık, soygun ve gasp (kap-kaç) artmıştır. Tecavüz ve taarruzlar artmıştır. Toplumsal olaylar kendini ani olarak değil yavaş yavaş hissettiği için de gün geçtikçe bu tip olayların arttığı tespit edilmektedir.

Köyünde, kasabasında eşi ve 2–3 çocuğu ile geçinmeye mecbur bir aile reisinin içerisinde yaşadığı hali tasavvur edebilir misiniz? Evin ihtiyaçlarına yetişmek için didinen bir babanın bugün geleceğe ümidi var mıdır, sizce? Olabilir mi? İstek ve taleplerine cevap alamayan bir annenin geleceğe ümidi olabilir mi? Öğrenimini sürdüren, kırk kapıdan iş aradığı halde hepsinden geri çevrilen, evlenecekse bunun masraflarını yapamayan bir evladın gelecekten ümidi olabilir mi?

ÜLKEMİZİN DURUMU

Ülkemizde halkımızın geleceğe olan güveni her geçen gün biraz daha kaybolmaktadır. Kalkınma hızımız düşmekte, enflasyon tırmanmaktadır. Güya yüzde 4 olarak belirlenen enflasyon hedefi, 2008 sonunda % 9,3 olarak gerçekleşeceği, daha sonra yıllarda bunun giderek artacağı Merkez Bankası tarafından açıklanmıştır.

Uzun süredir yatırım ve üretimde ciddi düşüşler meydana gelmeye başladı. Bu yüzden işsizlik süratle artmaktadır.

İç talepteki daralma sebebiyle, piyasada tehlikeli boyutta durgunluk başladı. Dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın beslenmesinde önem taşıyan, buğday, bakliyat, pirinç, sıvıyağ fiyatları büyük ölçüde arttı, artmaya devam ediyor.

Halkımızın temel gıdalarına 6 ay içerisinde gelen fiyat artışları, altından kalkılmaz bir hal almıştır. Pirince yüzde 123, ayçiçeği yağına yüzde 175, Kuru fasulyeye yüzde 161, Nohuda yüzde 175, Fakir sofraların vazgeçilmez yiyeceği bulgura yüzde 100 zam gelmiştir.

NE İŞLE MEŞGULÜZ

Bizim yöneticilerimiz çelik çomak oynamakta, millet işsizlik, yokluk, kıtlık, pahalılık içerisinde kıvranırken, bunlar horoz dövüşü yapmaktadır. Sanki Hacivat’la Karagöz oyunu, Pişekâr ile Kavuklu gibi orta oyunu oynanmaktadır.

Memuru, işçisi, emeklisi, esnafı, çiftçisi ve işsizi başta olmak üzere milletin büyük çoğunluğu, yoksulluk ve açlık sınırına itilmişken Allah aşkına söyledikleri şu cümlelere bir bakın. Biri birini “ciddiyetsizlikle, sürrealistlikle” suçluyorlar. Öbürü, “patavatsız – pişkin” diye karşılık veriyor. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. “Seninki benden kara” kavgası yapıyorlar. Aylardır milletimizi bu kısır kavga ve çekişmelerle oyalıyor, kandırıyorlar. Bu tavırlar, milletimizi geriyor, kamplaşmaya ve huzursuzluğa neden oluyorlar.

Her salı, Meclis’teki siyasi parti gruplarında yapılan konuşmalarda, Dış politika, ekonomik ve sosyal konulardaki gelişmeler ve bunlara ait çözüm teklifleri mi tartışılıyor mu? Milletin dertleri masaya yatırılıyor, bunlara çözüm arayışları içerisine giriliyor mu? Hayır. Tam tersine toplumda gerilimi ve kamplaşmayı tırmandıracak konuşmalar yapılıyor. Çünkü her biri bu konuşmalardan siyasi rant (haksız gelir) elde etmek istiyor.

PEMBE TABLOLARIN ARKASI

Hani ekonomi büyüyordu? Hani enflasyon yüzde 4’lerde olacaktı? Hani kişi başına milli gelir 10 bin dolar olmuştu? Madem her şey bu kadar güzel, güllük gülistanlık da bu zamlar nerden çıkmaktadır?

Hükümet’in bu temel ihtiyaçlarına karşı çözüm önerisi, “Pirinç yemeyin. Bulgur yiyin” şeklindedir.

Bir Fransız kraliçesi Mary Antuanet vardı. Açlık çeken ve ekmek bulamadığı için saraya yürüyen halkına karşı; “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” deyivermişti. Böylece

“halka uzak bir idareci” karikatürünün çizilmesine sebep olmuştu. İşte bizimkiler de en az onun kadar milletten uzak yaşamaktadırlar. Mutfak yanıyor, haberleri yok. Pirinç yemeyecekmişiz de bulgur yiyecekmişiz. Önerdikleri çareye bak. Uzayda mı yaşıyorsunuz? Bulgur bile yüzde 100 zamlanmış sayenizde. Bulguru da bulamıyor artık millet.

Tamam, pirinç zamlandı, bulgur yiyelim. Peki, benzin fiyatı artınca “arabadan inip bisiklete binin mi” diyeceksiniz. Çaya zam gelince; “çay içmeyin-su için” mi diyeceksiniz?

EKONOMİK BUHRANIN TEMELİ

Bu yaşadığımız vahim tablo, “IMF endeksli ekonomi politikalarının iflasıdır”. Yanlış yapmışlardır. Ve bu yanlışların getirdiği tablo ortadadır. Bu yanlışlarını da milletimize ödetmeye kalkışmaktadırlar.

IMF tesiriyle aldıkları ekonomik kararlarla maalesef tarımı da bitirdiler. Çiftçimizi perişan ettiler. Esnafımızı, memurumuzu, işçimizi, emeklimizi yoksullaştırmışlardır.

Şu tabloya bakınız. Artık bugün kuru fasulyeyi Amerika’dan, yeşil mercimeği Kanada’dan, nohudu Meksika’dan, pirinci İtalya’dan, buğdayı Ukrayna’dan alıyoruz.

İneği bile Uruguay’dan ithal ediyoruz. Şaka değil, gerçeğin ta kendisi bunlar.

Gıdada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak övünüyorduk. Şimdi Ülkemizi sömürge ülkesi haline getirdiler.

REFAH-YOL İLE FARK

Bir iyi idarenin anlaşılabilmesi o şeyin uygun bir karşılaştırması ile belli olacaktır. “1997 yılındaki Refah-yol iktidarından sonra bu güne ekmeğin fiyatı 57 kat, etin fiyatı

65 kat, yumurtanın fiyatı 140 kat, sütün fiyatı 50 kat artmış bulunmaktadır” demektedir. Ve ilave etmektedir; “milletimiz o günleri özlemle anıyor. Neden hala milletimiz Necmettin Erbakan Başbakanlığında kurulan o hükümeti efsane olarak anıyor ve anlatıyor” diyerek önemli bir gerçeği belirtmektedir.

“İşte bizim gömlek farkı dediğimiz budur. Demek ki bu işler Milli Görüş gömleğini çıkarmakla ve yerine başka gömlekler giymekle olmuyormuş”

Bu yazı 113 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar