Reklam
Reklam
2-AKŞEYH'İN DAVRANIŞLARINDAN ALACAĞIMIZ DERSLER
M. Hamdi Güner

M. Hamdi Güner

Sohbet

2-AKŞEYH'İN DAVRANIŞLARINDAN ALACAĞIMIZ DERSLER

18 Mayıs 2023 - 11:35

Akşemseddin’in olarak bilinen Hacı Bayram Veli’nin meşhur halifesi olan bu zat Akşeyh olarak da anılmaktadır. Bu şahsiyetin sözlerinden alınması gereken dersleri bir önce yazımızda dile getirmiştik. Şimdi de tavır ve davranışlarından alınması gereken dersleri sıralamak istiyorum.

Suriye’de meşhur bir şeyhe intisab etmek üzere yola çıkan Akşemseddin yolda gördüğü bir rüya da “boynuna bir ip takılarak Ankara’ya çekilmek istendiğini anlar ve geri dönerek Ankara’ya gelir.

Muhtemelen Solfasıl denilen yerde çiftçilik yapan Hacı Bayram Veli’nin bulunduğu yere gider ve orada yemek yemekte olduklarını görür ve kendisi de bir köşede kendisine verilecek yemeği bekler. Fakat kendisine bir yemek verilmeyince köpeğe verilen yemekten yemeğe başlar. İşte o zaman Hacı Bayram Veli’nin “Yaktın beni köse” sözü duyulur.

Haklı bir üstünlüğe sahip Hacı Bayram Veli’nin sofrasına çağırılmayınca onun köpeğiyle beraber yemeğe razı olması herkesin kendisini yetiştirecek olan usta kişiler karşısında son derece tevazu göstermesi gerektiğine işarettir. Bu davranış ile Akşemseddin hocası Hacı Bayram Veli’nin ilk helifesi olduğu gibi Allah’a tam itaat edenlerin de önemli manevi bir mevkie gelmelerine imkan verir. Burada uste-çırak ilişkisine dikkat çekmemiz yerinde olur.

Sonra Akşemseddin Edirne’ye gider. İstanbul’un fethi kuşatmasında o da vardır ve Bir çadırda dua ile meşguldür. Fetih için son yakarışında çadırdaki tüm yaygıları kaldırıp safi toprak üzerinde secdeye varması secdenin en makbulünün toprak üzerine yapılanı toprak üzerine yapılanı olduğunu perçinlediği gibi tarlada kılınan namazın da en makbul namaz olduğunu vurgulamaktadır. Nitekim Hadis-i şerfte Tarlada kılınan namaz evde kılınan namazdan 70 derece daha faziletli olduğu beyan edilmektedir.

Fetih sonrası gözlerden koybolup Edirne kapıda virane bir odada bulunması ve İstanbul’da kaldığı sürece orada kalması büyük işleri başaranların kibre kapılmamaları için tutacakları yolu göstermektedir.

Edirne’de ulema, ümera ve ayan-ı vilayet Konstantiniye’nin fethini müzakere edip hiçbiri buna teşebbüs edemediği halde bir Arap olmasına rağmen Akşemseddini’in fetih için tam güven vermesi İslam’ın son derece ihlaslı (özverili) insanlar yetiştirdiğini göstermektedir. Denilebilir ki “Eğer Akşemseddin İslami gayreti olmasaydı başka bir ırkın eline geçecek yer için kendisini gaileye atmaz, rahatını bozmazdı.

Fatih’in müritlik isteğini kabul etmeyişi Akşemseddin’in devlet idaresine verdiği önemi ortaya koymaktadır. Bu tutumuyla Şeriat’e bağlı kalındığı sürece yeterli dini bilgiye sahip olanların tarikate girmesine gerek olmadığına işaret etmektedir.

İstanbul’un fethinden sonra teklif edilen önemli mevkileri kabul etmeyip Göynük’e gelmesini Fatih’İn kendisini sık-sık etmemesi düşüncesine bağlamak bana göre yanlıştır. Çünkü öyle düşünseydi daha uzak, ama daha müsait yerlere giderdi. Kanaatime göre buraya gelip yerleşmesi ekonomik düşünceden kaynaklanıyor.

Gölözü’ünden geçerken orayı çok beğenir ama oraya kalmaz ve iki derenin birleştiği ve üç dağın üç yamacında kurulmuş kasabaya yerleşir.

Kanaatime göre çok beğendiği Gölözü’ne yerleşmeyip buraya yerleşmesi ekonomik düşünceye dayanmaktadır. Eğer Gölözüne yerleşmiş olsaydı birçok kimse de oraya ğelip yerleşecek ve o verimli arazi binalarla kapatışmış ve tarım baltalanmış olacaktı.

Göynük Müftüsü iken düz yerlere ev yapılmaması, oraların tarıma bırakılıp zor da yamaçlarda ev yapılmasını sık-sık vaaz etmiş ve Göynük halkı tarafından kabul görmüştü. Bir gün Çubuk köyünde imamla birlikte Çubuk gölü kenarında bir yamaca tırmanmıştık. Aşağıdan bir Göynüklü seslenerek “Bak hocam seni dinledim ve kümesi bu yamacı oyarak yapıyorum” demişti.

Halkımız anlayışlıdır; yeter ki biz onlara doğruları anlatmaya çalışalım.

Muhammed Hamdi GÜNER/Emekli Müftü

Bu yazı 11932 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar