Fil suresi Kuran-ı Kerim'in 105. suresi olup halkımızın namazlarda zamm-ı sure (fatiha'ya ekli sure) olarak okuduğu on sureden biridir
"Elemtera keyfe feale rabbuke bi eshabi-l-fil. Elem yec'al keydehüm fi tadlil ve ersele aleyhim tayran ebabil. Termihim bihicaretin min siccil. Fecealehüm keasfin me'kül"
"Görmedin mi? görür gibi bilmedin mi? Rabbın fil sahiplerini nasıl yaptı? Onların tuzaklarını (planlarını) boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine kil ve taş karışımından yapılmış taşları atan küçük kuşları gönderip de onları yenik buğday çöpü gibi yapmadı mı?"
Surenin daha iyi anlaşılabilmesi için burada hatırlatılmak ve ders alınması istenen olayı bilmemiz gerekmektedir. O müthiş olay şöyle cereyan etmiştir:
Peygamberimizin doğumundan 50 gün önce Habeşistana bağlı Hıristiyan Yemen Valisi Ebrehe Yemenden Mekke'ye Kabe'yi ziyarete gidenleri engellemek için Yemen'in merkezi San'a da KULLEYS adında büyük bir kilise yapar ve bütün Arapları onu ziyarete davet eder. Arapların oraya rağbet etmesi şöyle dursun Kureyş kabilesinden birisi anılan kilisede ibadet ediyorum bahanesiyle geceleyip katı boşaltım yaparak onu kilisenin duvarlarına sürüp kaçmış. Yemen valisi bu hakareti görünce gadaba gelerek Mekke deki KABE'yi yıkmak üzere bir ordu hazırlar.
Orduda Mahmut isimli büyük bir fille birlikte 8 veya 12 fil bulunmaktaydı. Yemen ve civar Araplardan oluşan bu orduya önce Yemen'in eşrafından Zünefir isminde birinin kendi kavmi ve diğer Araplardan çağrısını kabul edenlerle karşı koyduysa da yenildi. Zünefir esir olunca Ebrehe onu yanına aldı.
Bunlar HAS'AM denilen yere geldiklerinde Nüfeyl bin Habip Şerhan ve Nahis kabileleriyle birlikte ona karşı koydu; savaştılar ama Ebrehe onları da hezimete uğrattı. Nüfeyl'i esir aldı ve onu Hicaz topraklarında kılavuz edinmek için afvetti. Taife geldiklerinde SAKİF kabilesi LAT putunun bulunduğu evi yıkar korkusuyla ona yalakalık ettikleri gibi Ebu rigal isminde birini de kılavuz olarak verdiler. Böylece Mekke ye yakın Muğammis denilen yere geldiklerinde Ebrehe yağma emrini verdi. Orada ne buldularsa yağmaladılar.
Bu arada Mekke reisi Abdulmattalib'in ikiyüz (Ruhulbeyan tefsiri 20 diyor) devesine de el koydular. Bu meyanda Ebrehe Himyer'li Hanate yi elçi olarak Mekke'ye gönderip Kureyş in eşrefini getirmesini, onlara da savaş için değil sadece Kabe'yi yıkmak İstediklerini söylemesini emretti. Himyerli Hanate gidip Kureyş'in eşrefi Abdulmuttalib'i getiriyor. Ebrehe Abdülmüttalib'i görünce ona saygı gösteriyor, ikramda bulunuyor; fakat o sadece develerini isteyince Ebrehe: seni görünce hoşuma gitmiştin; ama şimdi küçüldün. Ben Kabe'nin yıkılamamasını isteyeceğini bekliyordum; sen ise develerinin derdindesin" demesi üzerine Abdülmüttalip "ben develerin sahibiyim ve onları istiyorum. Kabe'nin sahibi var; onu O korur." Cevabını veriyor. Ebrehe ise "O bana engel olmaz" deyince de Abdulmuttalıp " İşte sen; işte O" diyerek onu Allah'a havale ettiğine işaret ediyor.
Bu görüşmelerden sonra Ebrehe develeri iade ediyor. Abdülmuttalip Mekke'ye dönünce Kureyşlilere dağlara çıkmalarını söylüyor; kendisi de Kabe'nin halkasına yapışarak yanındaki bir grup ile birlikte "Allahım! Kişi kendi göçüne (saldıranları) engeller; sen de kendi göçüne (evine) saldıranları engelle! Onların haçları ve kuvvetleri yarın senin kuvvetine galip olmasın" diye dua ediyorlar.
Ertesi sabah Ebrehe Mekke'ye girmeye hazırlandı; ordusunu harbe hazırladı. Mahmud isimli fil'i Mekke ye doğru yönlendirdiler. Yolda esir alınan ve af edilerek kılavuz yapılan NÜFEYL ise filin yanına gidip kulağını tutarak "çök ve geldiğin yöne geri dön; sen Allah'ın haram beldesindesin" deyip bırakıyor. (Biraz sonra) fil çöküyor. Nüfeyl de hızlı bir şekilde dağa (Sebir dağı olabilir) çıkıyor. Kalkması için fili dövüyorlar; külünk ve bastonlarla kaldırmak istiyorlar, yüklerını çıkarıyorlar ama yine kalkmıyor. Yemen tarafına çevrilince kalkıyor ve koşuyor. Şam yoluna, doğuya, batıya çevrince aynen hızlanıyor; fakat Mekke'ye çevrilince çöküyor. İşte bu arada Allah sürüler halinde her iki ayaklarıyla gagalarındaki taşları üzerlerine atan kuşları göndererek Ebrehe'nin fillerle donatılmış ordusunu yenilmiş buğday çöpü (saman) gibi yapıyorlar.
Hatta askerlerin tümünün kaçarken üyeleri (uzuvları) düşüyor. Ebrehe'nin cesedi ise parmak ucu büyüklüğünde parçalar halinde dökülüyor. Hizmetçileri San'a ya getirdiklerinde göğsü çatlayıp kalbi dışarı çıkıyor.
FİL SURESİNDEN ÇIKARILACAK MESAJLAR
Fillerle donatılmış koca bir ordu o gün için karşı koyulması mümkün olmayan bir düşman. Bu nedenle ona karşı koymak yerine dua yapmak gerekiyordu. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip de bu gerekeni yaptı. Kabe'nin rabbine yani gerçek Allah'a dua etti. Putlara asla iltifat etmedi; Allah da onun duasını kabul eyledi. Abdulmuttalip diğer Mekkeliler gibi müşrik değildi. Sayıları az da olsa "Hanif" denilen hakka tapan, batıla itibar etmeyen bir kimseydi. Bu nedenle Allah onun duasını kabul etmiş, Ebabil kuşlarını yaratmış veya daha önce yaratmış olduğu kuşlara vahyederek yani içgüdü vererek ayaklarına ve gagalarına taş almalarını sağlamış ve adeta eğitilmiş bir ordu gibi kuş sürüleriyle yer yüzünde kendi hatırasına yapılan kendi evini (Kabe'yi) tecavüz edilmekten korumuştur.
Demek oluyor ki:
1-Çevrenizdeki insanların çoğunluğu tamamen ümitvar olunuz. Ancak Müslümanlar Allah'ın "Onlar bozulsa, ama siz hak yolda iseniz duanız reddedilmez; için gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve Allah'ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların arkasında olanları korkutacağınız at grupları hazırlayınız" (Enfal suresi ayet 60) emrini barış zamanında dikkate almak zorundadır.
2- Ebabil kuşlarının ayak ve gagalarında taşıyıp havadan aşağıya bıraktıkları taşlar günümüzdeki bombardıman uçaklarının attıkları mermilere benzetebiliriz. Çünkü kuşların attığı taşların isabet ettiği insanlar oldukları yerde öldükleri gibi kaçmaya gücü yetenlerin de yollarda veya döndükleri kendi beldelerinde etleri parmak parmak dökülmüştür. Ve diyebiliriz ki günümüz bombardıman uçakları fil olayındaki mucizenin fen ve teknikteki bir taklidi yahut yansımasıdır.
3- Ayrıca bu taşların kullanılması yasak edilen günümüz kimyevi silahlarına model olduğu söylenebilir. Insanlar aralarında anlaşarak kimyevi silahların kullanılmasını (İsrail ve bazı devletler uymuyor ama) yasaklamışlardır. Ancak Allah kimseye karşı sorumlu olmadığı için bu silahları kuşlara kullandırtmış ve insanlığı uyarmış, kendi kutsallarına zarar verenlerin akibetinin çok kötü olacağına dikkat çekmiştir.
Bu sureden alınacak mesajlar:
1-Bazen haklı olduğunuz halde tecavüz ablukasına alınabilirsiniz. Eğer haklı iseniz hiç endişeye kapılmayınız! Allah'a sığınıp dua ediniz; O sizi haksız tecavüzlerden koruyabilir.
2- Allah'ın kutsal varlıklarına zarar vermeye kalkışanlar iyi bilsinler ki onları büyük bir felaket beklemektedir. Allah dininin ve dinini temsil eden şeylerin zarar görmesi karşısında gazap sıfatını kullanabilir.
3- Allah cezasını ahirette vermek üzere bazı suçların cezasını erteleyebilir; ama kişilere karşı bile olsa kötü tuzak onu kuranların ayağına takılabilir, başkaları için yaptıkları kafes kendi başlarına geçebilir. Nitekim Kur'an-ı kerim Fatır suresinin 43.ayetinde Yüce Mevla: "Kötü tuzak (yani kötülük için kurulan tuzak) ancak ehlini yakar" uyarısı yapılmaktadır. Adeta bela vermek gibi ki eğer karşı taraf o belayı hak etmemişse bela veya tuzak onu isteyen veya kurana döner.
FİL SURESİNDEN ALINACAK DERSLER
1-Önce Zünefr'in sonra Nüfeyl'in kuvvetlerini yenmesi ve Taiflileri ise daha çatışmadan boyun eğdirmesi Fil ordusunun büyük ve güçlü bir ordu olduğunu gösterir.
2-İçi putlarla dolu olduğu halde Abdülmuttalib'in Kabe'nin halkasına tutarak yanındaki bir grup ile birlikte istemeleri bunların müşrik değil Hanif (hakka tapan) Ka'be nin sahibi olan gerçek Allah'tan onu korumasını olduklarını ispatlar.
3-Muğammis denilen yerde Mahmut ismindeki başka tarafa yönlendirildiğinde kalkıp yürümesi hatta büyük fil'in Mekke'ye doğru sürüldüğünde çökmesi, koşması, Tekrar Mekke ye doğru çevrilirce yine çökmesi ye gitmesinin onun Allah tarafından Mekke engellendiğini ortaya koyar.
4-Kuşların attığı mercimekten büyük, nohuttan küçük taşların askerlerin başından girip gövdelerini boydan boya delerek altlarından çıkması da yine büyük bir mucize olarak göze çarpmaktadır; yani aklı olanların imanlarını güçlendirir bu olay.
5-Yaralanan askerlerin kaçarken uzuvlarının (organlarının) dökülmesi, hatta komutanları Ebrehe'nin hizmetçileri tarafından Has'am veya Sana'ya kaçırılırken cesedinin parmak uçları gibi küçük parçalar halinde dökülmesi atılan taşların Allah'ın planı olarak çiçek hastalığı yapan mikroplar taşıdığı intibaını vermekte, adeta ilahi bir kimyevi savaşın uygulandığını sezdirmektedir.
6-İbni kesir'in tefsirinde ifade ettiği gibi kuşlar çeşitli yönlerden gelerek saldırdıklarına göre Ebrehe ordusunun Allah'ın askerleri tarafından kuşatılarak şaşkına çevrildiği anlaşılmaktadır. Gerçek bu olunca kuşların rüzgarlarla sevk edildiği iddiaları havada kalıyor.
7-Olay mahallinin çevresindeki obalardan savaşa katılmayan hiçbir kimseye tek bir taşın isabet etmeyişi de kuşların adeta fil ordusunu seçerek başkasına zarar vermemek için dikkat ettiklerini veya Allah'ın masum insanları koruduğunu gösterir. Ne taraftan bakarsanız bakın olay bir mucize olarak gösteriyor kendisini.
8-İçi putlarla dolu olmasına rağmen Kabe yi böylece yıkılmaktan koruma en kutsal bir iş için yapılan binaların bile kötü işlerde kullanılması onların yıkılmasını gerektirmediği, içinin temizlenmesinin yeterli olacağı mesajını vermektedir.
9-Fil suresi nazil olduğu zaman Fil vakasının üzerinden ancak elli yıl geçmişti; hadiseyi bilenler hatta seyredenler bile hayatta olmasına rağmen vakayı kimse inkar etmemiştir. Şu halde küçük kuşlar tarafından yukardan aşağıya taşlanarak koca bir ordunun saman çöpleri haline getirilmesi
çok büyük bir mucize olarak ortaya çıkıyor. Bu olay bile tek başına İslam'a teslim olmayı gerektirir.
10-Hz. Ayşe validemizin ordudaki büyük fil Muhmud'un sürücü ve seyisinin kör olarak dolaştıklarını bizzat gördüğünü ifade ettiğine göre hadiseden ibret alınması için bu körlerin yaşatılmasının Allah tarafından planlandığı da söylenebilir.
ll-Ebrehe, ordusu ve Ebrehe'nin bağlı olduğu Habeşistan başta Neccași (kral) Eshame olmak üzere Hıristiyan olduklarına göre Allah'ın onlara bu fırsatı vermeyişi Hıristiyanlığın ilahi bir din olmadığını veya tahrif edilmiş olduğunu gösterir.
12-Din düşmanları ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar "eğer bir ülkede kendisine gereği gibi ibadet edilecekse Allah orayı dinsizlere karşı koruyacaktır" mesajı da var bu surede.
13-Hülasatü-l-beyan tefsirinde de belirtildiği gibi Fil vakası her şeyin tabii olarak meydana geldiği iddialarını da tamamen çürütmektedir.
Şu halde namazda bu sureyi okuyan bir müslüman bütün bu mesajları alarak inancı güçlenmiş ve kültürlü bir kişi olma yönünde önemli bir adım atmış olur.
YORUMLAR