Kureyş suresi Kuran'ın sondan 9. baştan itibaren de 106. suresi olup Peygamberimizin kabilesinin adını almış bulunmaktadır. Dört ayetten oluşuyor.
لإيلافِ قُرَيْشٍ (1) إيلافِهِمْ رِحْلَةَ الشَّتَاءِ وَالصَّيْفِ (2) فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ (3) الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ (4)
"Li ilafi kureyşin ilafihim rihleteşşitai vessayf(i) felya'büdü rabbe hazelbeytillezi etamehüm min cuin ve amenehüm min havf."
"Kureyş'in (genel olarak çevresiyle) anlaşması, kaynaşması, (özel olarak da) yaz ve kış mevsimlerinde alışkanlık ve anlaşıp kaynaşma (nimetleri) için Kureyş kabilesi şu evin (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsinler. Zira O (aynı zamanda) onları açlıktan doyurdu ve korkudan emin kıldı"
Kureyş kabilesi Putlara tapıyor, Allah'a ibadet etmiyorlardı. Halbuki Kabe Allah'ın emriyle yer yüzünde ilk defa ibadethane olarak yapılmış, Hz İbrahim tarafından da yeniden inşa edilmişti. Ve onun sayesinde Mekke'in sakinleri çevreden itibar görüyor, hatta onun hareminde (yakın çevresinde) kimse kimseye tecavüz etmiyor, emniyet içinde yaşıyorlardı. Ayrıca çevre Devletleriyle bu sayede kolayca ticaret antlaşması yapabiliyor, imtiyaz (kapitülasyon) elde ediyorlardı. Bu avantaj büyük bir nimet olup Allah'ın evi Ka'be sayesinde elde ediliyordu. Bu arada Zemzem suyu gibi nimetler de vardı; fakat buna rağmen putlara tapıyor, sapkınlık içinde yaşıyorlardı. İşte bu durum hatırlatılarak birçok ilahi nimetin karşılığı ibadet etmeleri gerekirken yapmıyorlardı; hiç değilse akıl sahibi olanlarda hayranlık uyandıran Mekke'nin asayişi, çevre Aşiret ve Devletleriyle yapılan antlaşmalar, yaz günlerinde Şam tarafına sıcaktan bunalmadan, kış mevsiminde Yemen tarafına üşümeden gidip gelebilme nimetlerine karşı Ka'be'nin sahibi olan Allah'a ibadet etmeleri isteniyordu.
Surede özel olarak o günkü Mekkelilerin iman edip ibadet etmelerinin emredilesi garipsenmemelidir. Çünkü Mekke'de doğan Peygamberin diğer millet ve ülkelere yönelmeden önce orayı kendisine bağlı kılması derekiyordu. Surede dikkatimizi çeken önemli bir husus daha vardır. Şöyle ki:
Kış ve yaz seferlerine alışmış olmaları bize sadece Şam'ı (günümüz Suriye'sini hatırlatmakla kalmıyor; "neden Suriye'nin yaz günleri, Yemen'in kış günleri sefere elverişli olduğu" sorusunu da yöneltiyor. İşte bu sorunun cevabı surenin genel olarak tüm İslam ümmetine hitab ettiğini ortaya koymaktadır.
Bilindiği gibi Dünyamız Güneş etrafında 23.27 derece eğik olarak dolaşmakta ve böylece dört mevsim oluşmaktadır. Bunun için kışın Güneş Ekvator'a yakın olan yerleri iyice ısıtmasına karşın Şam taraflarının sefer için elverişli olmayacak derecede soğuk olması sebebiyle Mekkelilerin Yemen'e gitmeleri, yazın ise Güneşin 20 derece paraleline yakın olan Yemen'i daha çok ısıtacak diklikte vurması orayı bunaltırken Şam ve dolaylarını Mekke'ye göre normal ısıtması burasını sefer için elverişli hale getirip Mekkelilere sefer ve ticaret imkanı vermesi gerçekten çok büyük bir nimettir. İşte Mekkelilere bu nimet hatırlatılarak Allah'a kulluk etmeleri emredilirken Mekke gibi 20 derece paraleli üzerinde yahut yakınında olan tüm beldelere "yazın her hangi bir maksatla kuzeye, kışın ise güneye gitme kolaylığı elde etmelerinin şükrü olarak Allah'a ibadet etmeleri emredilmektedir. Daha kuzey veya daha güneyde olan ülkeler veya beldeler de soğuk veya sıcak paralel kuşaklarında alıştıkları iklime göre Kuzey yarımkürede olanlar kışın güneye, yazın ise kuzeye seyahat ederek hobilerini tatmin ederken veya ihtiyaçlarını görürken Güney yarımkürede olanlar ise tersi seyahatlerini gerçekleştirirler ki onlara da bu durum hatırlatılarak ibadete teşvik edilmelidirler.
KUREYŞ SURESİNDEN ALINACACAK DERSLER
1- Bu surenin tefsirinde yaz ve kış seferleriyle Kureyşlilerin Şam'a hatta İran'a kış seferleriyle Yemen'e hatta Habeşistan'a gidebildikleri ve bu gidişlerinin oraların idarecileriyle yaptıkları antlaşmalar sayesinde gerçekleştiği bildiriliyor. Bu antlaşmaların birer nimet olduklarına da surede işaret edildiğine göre antlaşmalarına da bir nimet gözüyle bakmak ve iç barış kadar dış barışa da önem verilmesi gerektiği bu sureden çıkarılacak başlıca ders ve alınması gereken mesaj olduğu söylenebilir. çevredeki aşiret veya devletlerle yapılan barış
2- Yine surenin çeşitli tefsirlerinden anlaşılıyor ki tüm Arabistan hatta İran ve Habeşistan halkı öteden beri Kabe'yi Allah'ın evi olarak düşünüyorlardı. Çünkü adem (as) dan beri Kabe ilk ibadethane idi. Ama buna rağmen fetret denilen peygambersiz dönemlerde mütrefler (ileri gelen menfaatperestler) halkı kendilerine, kendilerine olmayınca istismar edebildikleri uyduruk ilahlara taptırmışlardır. Öyle ise Mekke gibi ilk ibadethanenin bulunduğu yerin halkı sapabiliyor veya saptırılabiliyorsa diğer yerlerin halkını saptırmanın daha kolay olacağını düşünerek tedbir almamız gerekir.
3- İnsanlar Allahü Teala'nın sayılmayacak kadar çok nimetlerini dikkate alamamış olsalar da hiç değilse bulundukları yörenin temel gelir kaynağını yine Allah'ın bir nimeti olarak dikkate alıp ona ibadet etmeleri gerektiği de bu surenin verdiği dersler arasındadır. Mesela Adana'da yılda iki kez ürün kaldırılması, Antalya'nın portakalı, Konya'nın buğdayı gibi temel geçim kaynakları düşünülür ve bunların asıllarının Allah tarafından yaratıldığı dikkate alınırsa Allah'a şükredilmesi gerektiği, bunun da ancak ona laik bir şekilde kulluk ile yerine getirilebileceği kararına varılır
4- Bu sure Astronomik bir nimeti de tedai ettiriyor (çağrıştırıyor) bizlere. Evet!. madem ki yazın Şam'a daha doğrusu kuzeye, kışın Yemen'e yani güneye gidip gelme alışkanlığı ve bu nedenle yapılan iylaf (anlaşma ve kaynaşma) lardan bahsediliyor. Öyleyse Mekkelilere göre kuzeydeki ülkelerin yazın, güneydeki ülkelerin kışın seyahat için elverişli hale gelmesi Dünyanın Güneş etrafında 23.27 derece eğik olarak dolanması nedeniyle olduğu gerçeği üzerinde düşünerek bu dolanımda dünyayı 23.27 derece eğik tutarak tüm insanlara dört mevsimi ve bu mevsimlerin çeşitli iklim ve dolayısıyla çeşitli ürün, sebze ve meyvelerini tattıran Allah'a çokça ibadet etmemiz gerektiği mesajı da verilmiş oluyor bu surede.
Öyle ya! Biz elimizin içine alabileceğimiz küçük bir küreyi ancak bir tarafından öbür tarafına geçireceğimiz bir eksenle her iki tarafından bir yere tesbit ederek eğimli olarak durdurabiliriz. O da uzun süre duramaz deprem ve diğer hareketlerle saptadığımız yerden düşebilir; kırılabilir de. Çevresi 40.000 km. olan dünyamız ise milyonlarca yıldan beri eksenle bir yerden tutulmadığı halde fezada 23.27 derece aynı eğimle durduğu gibi hem kendi etrafında 1666..km. hızla dönmekte hem de güneş etrafında da 108.000 km. hızla dünyamıza yaklaşıp yanmadan dünyamızdan uzaklaşıp donmadan 149.600.000 km mesafede dolanmakta ve bu hızlarında bir azalma olmamaktadır. İşte bu düzeni sağlayan Allah'a ibadet etmemiz gerekmektedir. Bu olay, üzerinde düşünenlerin Allah inancını, Kur'an-ı kerimde bildirildiğine göre de İslam inancını takviye eder.
5- Mekke tarım ürünlerinin yetişmesi için müsait olmaması, sıcaklığı dolayısıyla da sanayinin gelişmesine imkan vermeyişine rağmen Hz. İbrahim'in duasıyla başlayan ve Hacc ziyaretleri dolayısıyla yoğunlaşan ticari faaliyetlerle bir ticaret merkezi haline gelmesi oralılar için büyük bir nimettir. İşte bu nedenle bu surede Mekkelilerin ibadet etmeleri emredilirken Nahil suresi 112. ayette "Allah bir beldeyi örnek gösteriyor; orası huzur ve güven içindeydi. Rızıkları her taraftan bol bol geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine şükretmeyip (günaha dalarak) nankörlük ettiler ve bu yaptıkları kötü davranış sebebiyle Allah da onlara açlık ve korku azabını tattırdı" şeklinde anlatılan hadiseyi çağrıştırıyor. Yani "başta Mekkeliler olmak üzere tüm insanlar ama şöyle ama böyle Allah'ın kendilerine verdiği nimetlere onun emirlerini yerine getirerek şükretmelidirler; aksi halde bu nimetler azalabilir, hatta tamamen de yok olabilir" ikazı yapılıyor
M. Hamdi GÜNER/Emekli Müftü
YORUMLAR