Reklam
Reklam
"ÇİMENTO AŞKI..."!
Erol TAYHAN

Erol TAYHAN

"ÇİMENTO AŞKI..."!

31 Ağustos 2016 - 13:31

Yakında dünya kenti güzelim "İstanbulumuz"un Ataşehri'ne hiç gideniniz oldu mu!

O "gökdelen'leri yakından göreniniz olmuştur...! 

"Göğü mü gönlü mü mü deliyor" bilinmez ama biryerleri delip geçtiği belli...Hem "telafisi güç delikler açtığı" da kesin...!

Bir anda kendinizi çizgi filimlerinde "hayal dağları" arasında kaybettiğinizi hissederseniz hiç şaşmayın! Robotlu yaşam...Hele alacakaranlıkta ışıkların tek-tük yanmaya başladığı zaman diliminde araçla böyle gökdelenlerin gölgesinden geçtiğinizde içinizin daraldığını hissedersiniz..!

Nefes almakta dahi zorlanabilirsiniz...

Gözümün önüne geldiğinde, o anı hayal edip yazarken dahi şu anda nefes almakta zorlandığımı hissediyorum...!Yani hayali dahi sizi sıkıyor; gerçeğini hele siz bir hayal edin...!

 

"ATA-ŞEHİR" Mİ "ATILAN-ŞEHİR" Mİ!

Evet öyle bir yer işte Ataşehir...Dünya Kenti İstanbul'un yeni şehri, gökdelenle anılan yeni şehri...Gökdelenlerin bana göre perişan ettiği bir şehir:"Ataşehir"...

Adına üstelik "Ata-şehir" demişler...Atılan şehir aslında bana sorarsanız..Doğadan atılan, yeşili atılan, betona konan bir şehir...! 

Şehrin o güzelim varlığının yok edildiği, karartıldığı, adeta "şehrin ruhunun gaspedildiği"  bir şehir...Huzuru hep doğadan uzakta, boşlukta arama telaşının, manevi değil "maddi hırsın zirveye çıktığı" bir şehir sanki  Ata-Şehir...!

İnsan kendini "insanlardan, toplumdan kaçan bir varlık" hissediyor bu gökdelenler diyarında...

 

"ABD'DEN KAÇTIM..."

"ABD'ye yerleşmek için gidiyorum"diyen bir arkadaşımı aradan iki sene geçtikten sonra bir organizasyonda karşımda görünce ona:"Hayırdır ABD'ye yerleşmedin mi neden buradasın!" diye sorduğumda aldığım cevabı hatırladım Ata-şehir'de dolaşırken...:"Bak Erol doğru, ben ABD'ye çoluk çocuğumla yerleşmeye gittim. Orada yaşamaya gittim.Ama Ora'sı senin veya benim gibilerin hayal ettiğimden çok farklı...Ora'sı burdan görüldüğü gibi değil...O gökdelenlerde fakir işçi aileleri yaşıyor. Orada hayat hayat mı.Asıl Amerikalı'lar şu sizin köyler var ya...Şehrin dışında yeşilin içinde müstesna yerler var ya...Bir villa ve etrafında uzun uzun arazilerin olduğu, tarımın yapıldığı, akşam eve gelince işçi tulumunu giyip bahçesinde ter attığın o güzelim yerler var ya..İşte hayat oralarda..." demişti yıllar önce...!

Hee "ABD'ye yerleşmekten kaçıp Türkiye'ye geri dönen "Gökdelenler Olduğu " için dönmüş  değil tabii. Tek faktör o değil...Şu kadarcık söyleyebilirim: "Mesele sadece maddiyat değil..."

Dünde sadece maddiyat değildi, bugün de değil. Bunu bir kenara yazın...!

Asıl konumuza dönelim...

 

BETON MEZARLIĞI...

Gittim Ataşehir'e gördüm o "beton-şehir"i..Etrafımı saran "Beton Mezarlığı"na şahit oldum.. . Yeşilin "cımbızla arandığı" bir yer olmuş...Altı da üstü de olmuş beton yığını..

İnsan kendini bir anda  "beton mezarlığında yüzüyor" zannediyor..

"Ne alaka" diyeniniz olduğunu hissederken hemen aktarayım:

"Böyle bir Düzce'yi hayal bile etmek istemiyorum...Hayal bile...Birçoğunuzun da aynı kanaati taşıdığını hissediyorum.Kimse Yeşil'den korkmaz Yeşil'den kaçmaz, Yeşil'den rahatsız olmaz...!

Amerika'ya yerleşmeye giden o Düzceli'nin Düzce'ye tekrar dönmesinin altında yatan "ince mesaj"ı almanızı diliyorum.

 

YIĞILCA'YLA BAŞLAR DÜZCE'Yİ SARAR...!

Dönelim Düzce'ye...Güzelim yeşilim Yığılca'ya..."

"Turizm Turizm..." nakaratlarıyla hemhal oluyoruz ya..."TURİZM CENNETİ DÜZCE, HER ŞEY VAR GÖNLÜNÜZCE..." diyoruz ya...! 

Bu nasıl olacak şimdi...!Böyle bir beton diyarında "yeşil nasıl kalacak, nasıl barınacak...!" Gökdelenler arasında "hayat nasıl sürecek..."!

Gökdelenleri aşan bir ağaç var mı Düzce'de...! 

 

Bu kadar maddi hırs "maddi doyumsuzluk " getirir..."Aşırı maddi hırsların sonu "hüsrandır" bunu bilesiniz...! Tarih böyle örneklerle doludur...Beraberinde "manevi bunalım"ı ve  "manevi bir çıkmazı" da sürükler bu tür hırslar...!"Anti parantez" belirteyim...!

 

ŞEHRİN RUHU...!

Yığılca'yı betonun mekanı, betonun diyarı, "çimentonin merkezi" yapmaya çalışan "malum şahıslara" duyurulur...Yığılca'yı turizmle kalkındracağını ifade eden "afaki nutuklar atanlara" ithaf olunur..Yığılca'nın geleceğini karartırsınız bunu aklınıza koyun..Hee şunu diyebilirsiniz:"Yığılca'ya gökdelen dikerek turist çekeceğiz" derseniz sadece Yığılca'nın değil Düzce'nin de Akçakoca'nın da Sakarya'nın da Zonguldak'ın da geleceğini öldürürsünüz...!

Ruhsuz şehirler üretirsiniz bu da "ruhsuz nesilleri" beraberinde getirir...

Unutmayın Melen Suyu'nun kaynağı Melendere'den doğar,  yani Yığılca dağlarından Düzce ovasına dalar...Sonra İstanbul'a sarkar..

İstanbul'u kirletenler siz orada kalın Düzce  bize yeter. Yeter de haddinizi bilin, hırsınıza yenik düşmeyin...Üç kuruşa tenezzül etmeyin...Hee :"sözde Düzceliler siz de haddinizi bilin..."! Beni deşifre etmeyede  mecbur etmeyin...!

 

TRANSFER KAFALILAR...!

Özde Düzceliler bu sözlerim sizedir...!"Transfer kafalı"ların da kafası bunu basmaz...!

Hani Yığılca denilince Yedigöller, YIĞILCA  Arısı, Mağaralar, Kanyonlar,  akla gelecekti...Baraj ve Yeşil Dağlar akla gelecekti ya...

Yığılca denilince "taş-toprak, toz-duman, kamyon-taş, gökdelenler, AVM'ler..." akla gelince hoşunuza mı gidecek! 

Hani Yığılca Alaplı arası bağlanacaktı...! Çimento dağları için mi düşündünüz yoksa o yolu...! Eyvah bizde "denizden yerli ve  yabancı turist akacak" diye hayal etmiştik...!Olsun canım "yol hayattır" açılsın yeter ki...!

Çimento dağları yerinde kalsın öyle... Bize lazım "Yeşil Yığılca" ...!

Ne bilirim ne tanırım: ELOĞLU-EMMOĞLU, AĞAOĞLU- PAŞAOĞLU...Nedir bu ÇİMENTO AŞKI...

Kusura bakmayın da...

"Bu AŞK Yığılca'yı da Turizmi de bitirir Ağam...!" 

 

SUSKUNLAR NERDE?

Heee...! Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne... Çimento fabrikası işinde "konuşması gereken"ler neden suskun...!Atanmışlar ve seçilmişler, Muhtarlar, sanayiciler esnaflar...Siyasiler, İl Genel Meclis (İGM) Üyeleri...STK'lar, esnaf odaları...!

Yatırımı kim yapacak, çevre halkının yatırıma bakışı nedir!

Fabrika bölgeye ne kazandıracak! Kaç kişi istihdam edilecek...!

Kamyonlar, kamyoncular taşıyıcı kooperatifleri, ağır tonajlı araç sahipleri sürücüler ne kazancak! 

Çimento fabrikasının doğaya bir zararı olacak mı! Yığılca bu sayede bir mesafe alacak mı! Maddi anlamda alacağı mesafe, manevi zararı ortadan kaldıracak mı? 

Sorular ve sorunlar...!Cevap bekleyen sorunlar..!

Yatarım yapacak adam veya firmanın sorumlusu, "genel müdürü" veya "yetkilendirilen şahıs"  köylere gidip "onunla-bununla" görüşüp kaybolup gideceğine "medyaya  detaylı bilgiyi ne zaman verecek? Kamuoyu yeterli şekilde bilgilendirildi mi ? 

Çimento fabrikasıyla ilgili yatırımcının, "Başkanın" veya "başkasının sırtından" hedeflerini anlatma yoluna gitmesi bana göre "yeterli değil, etik de değil...! 

Belediye Başkanı Yiğit, ilçesine bir yatırım kazandırma heyecanı içinde...Başkanın o yönünü takdir ediyorum...Yani iş yapma  işsizliği önleme heyecanını...Başkan Yiğit zaten öyle demiyor mu:  "Zaten o alan verimsiz bir alan.Yatırım için tek alternatif alan..."

 

Başkan Yiğit: "Belediyenin önü hergün işsiz oldusuyla dolup taşıyor" diye feveran ediyor ...."Herkes iş istiyor, ne yapacağımı şaşırdım" demişti Yiğit, Öncü Tv'de yayınlanan "Manşet" programı'nda..

Belediye başkanlarının genel anlamda "yatırımcının önünü açması gerektiğini" kabul ediyorum. Olması gereken de o... Ancak yapılan yatırım gelecekte ilçeyi bitirecekse "geleceğine set çekecekse" enine-boyuna düşünmek tartmak tartışmak gerekmez mi!   "Yığılca'nın geleceğine set çekecek bir yatırımı sırf maddi çıkar için kabul etmek 'insani ve insancıl' olur mu!  

 

Yatırımcının yatırımdan kaçtığı ilçe Yığılca'ya yapılan bu yatırım "göçü  önleyecekse" destek için çaba sarf etmekte "medyanın görev ve sorumluluğu içinde yer alır "  bir anlamda...Ancak bilgi esas...! Doğru bilgi, bilimsel veriler, inceleme araştırma  esas...! Sonra karar... 

...

Yığılca'nın "kabına sığmayan" Belediye Başkanı Muzaffer Yiğit, geçtiğimiz günlerde programda canlı yayında "neden çimento fabrikasının kurulması gerektiğini" kendine göre izah etti;  dikkatlice dinledim bir gazeteci olarak...Yatırımı halkın ısrarla istediğini, tabiatı tahrip etmeyeceğini, çevreye herhangi bir zararı olmayacağını örnekleriyle anlatmaya çalıştı. Başkan Yiğit bir anlamda üzerindeki sorumluluk gereği "fatura bana aittir" demeye getirdi...Hatta eski bir Demir Çelik Fabrikası çalışanı olarak: "Krd. Ereğli'nin içindeki Demir Çelik Fabrikası Krd. Ereğli'ye can kattı, Ereğli'yi Ereğli yaptı..."dedi..Bolu'daki çimento fabrikasından örnekler verdi...

Bu çağda filtre denen bir sistemin  tozu ortadan kaldırdığını dile getirdi  Başkan Yiğit...Tabii ki bunlar iyi örnekler..Eksi örnekler de yok değil....Yatırımı ve yatırımcıyı destekleyen bir başkanın bunlardan söz etmesi tabii ki beklenemez...Ancak ilçenin veya bölgenin geleceğini düşünüyorsak, gelecek neslin geleceğini planlıyorsak iyi düşünmek iyi irdelemek ve iyi hesaplamak zorundayız...!

 

Cümlemin başında Ataşehir'den verdiğim örnekle  "nefes almakta bile zorlanabilirsiniz" demiştim ya...İşin özü:"Yığılca derin bir nefes almak istiyor...!Sadece Yığılca değil Düzce,  tüm ilçeleriyle köyleriyle derin bir nefes almak istiyor...! Düzce aslına dönmek istiyor...!

Şimdilik "Derin bir NEFESS...!

Yarın ne olacağı belli değil çünkü...

Siz ne derseniz deyin... 

Bu "Çimento aşkı" hiç te iyiye alamet değil...! 

Bu yazı 58473 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar